27 Aralık 2009 Pazar

Sabahtan Osman'a

Bibip bibip bibip bibip... Bu ses ne sesi? Tabi ki siktiriboktan telefon alarmı. Eskiden telefon mu varmış. Herkesin tamamen mekanik masa saaati vardı. Çınıçınıçını çalardı. Tamam kötü bir ses bunu kabul ediyorum ama bir kere çınnnnn’lasın o zaman hiçbir sese değişmezsiniz buna eminim. Tamam belki bir iki sese değişebilirsiniz ama güzel sestir sonuçta çın.

Alarm’a mümkün mertebe en hoşlanmadığınız sesi koymanızı tavsiye ederim. Çünkü sabahın köründe bu ses sizi o güzel tatlı pembe rüyanızdan bastonun tutacağını boynunuza takarak çekip yatağınıza fırlatıyor. İstediğiniz kadar güzel sesler kuşlar böcekler yavru çeylanlar koyun o sonuçta ALARM. Her sabahın korkulu rüyası. “Ay sevgilim telefonumun alarmına senin sesini koydum çok tatlı uyanıyorum aşkitom”. Hayır. Külliyen yalan. O alarm her öttüğünde insan küfrederek uyanır abahın köründe uyanmanın verdiği o iğrenç his yüzünden. Alarm çalmaya başladığında “üff yaa bıktım her sabah erkenden uyanmaktan. Eeeh yeter sen de bi sus atacam seni camdan aşşaaa” diye yankılanır sesler zihnin allak bullak boşluğunda. Bu sesler aynı zamanda o çok sevdiği sevgiliye de gider. Ha aklınca güzel bir şey yaptığını düşünür bu ikoncan ama asrın hatasını yapmıştır farkında değil. Ulan ben en sevdiğim şarkıyı koymak gibi bir hata işledim siz biliyor musunuz? Şarkı bilinçaltıma öyle bir işledi ki şarkıyı her duyduğumda kendimi çok kötü hissediyorum. Sanki birden ocak sabahına dönmüşüm ve 6:30da alarm çalmış. Şimdi o sıcacık yataktan kalkacaksın buzhanede buz gibi olmuş pantolonu giyeceksin sonra bin kere yüzünü yıkamana rağmen patlamayan afyonunla otobüs durağına gideceksin- ha bu arada hava buz gibidir-. Otobüse binip metrobüse, metrobüsten inip öteki metrobüse, öteki metrobüsten inip okula yürüyeceksin. Mına korum böyle güne mi başlanır. Alarmı kurmadan 8de kalkacaksın ve bir saat keyif yapıp kahvaltıya oturacaksın. Sonra yaylana yaylana çıkıp okula gideceksin. Ama bu ancak bahar geldiğinde dersler gevşediğinde gerçekleşiyor. Nedense dersler kışın bi yoğun bi yoğun sorma.

Bir de ilkokulda çağlarında hepimizin bilinçaltına işlemiş bir anne sözü vardır. “Uğuuuur. Hadi kalk okula. Uğuuuur. Hadi yavrum”. Zaten çocukken kimse okula gitmek istemez. Hele ki saat 6:30da kalkmayı hiç istemez. Dışarıda oyun oynamak var ve sabahın bir körü okula gidip hiç bilmediğin kelimeleri rakamları dinlemek var. Kim olsa sokağı tercih eder. Ama okul yararlıdır. Evet evet yararlıdır. Klişe oluşturuyorum evet. Oku adam ol ya da oku baban gibi eşek olma. Yıllardır virgülün işlevini bu cümleyle anlattınız ulan milli eğitim. Başka bir söz bulamadınız mı elalemin babasına dil uzattınız. “ah çocuklar bakın Türkçe’nin bir cilvesi daha. Noktayı kaldırınca noldu. Babanız eşek oldu. Çoaaat! “Ebenin contası oldu. Lan kaçma gel buraya öğrtmen. Bak insan gibi söylüyorum gel yoksa hiç iyi şeyler olmayacak”. “ Ama bakın ben çocuklara sadece virg...”. “ Kes lan bıdıbıdı. Bak abicim bundan sonra çocukların babaları hakkında kötü cümleler sarfetmeyeceksin”. “ Ama ba...”. “ Sus önce adam gibi laf dinle. “ Sonuçta baba da kutsaldır anne kadar olmasa da. Tamam anneler günüdaha önemli olabilir babaların gününden. Hatta babalar gününü babaların gönlünü almak için de uydurmuş olabilirler ama bizim de bi canımız var. Biz de insanız sonuçta. Ama senin bu yaptığını hiç yakıştıramadım öğretmen kimliğine”. “ Çok özür dilerim bayım bir daha olmayacak”(boyun eğilmiş bir halde). “ Şimdi siktir git gözüm görmesin seni”. “ Ehehe gidiyom”. “ Hadi çocuklar hoplayıp zıplayın ders düştü dop oynayın zokakta dilediğiniz gibi. Eğer öğretmeniniz bir daha ananıza babanıza laf atarsa arkasında beni bulur iletirsiniz”. “Hadi eyvallah çocuklar”. “ Eeeyvallah amcaaaa”.

Bu amcayı tanıdınız mı? Adı Osman. Her mahallede bulunan bıyıklı göbekli iri kıyım babacan amcalardan biri. Bunları tuzla tersanelerinde merdiven altında üretiyorlar. Sonra da salıyorlar sokak arası mahallelerine. Amaçları istihdam sağlamak, insanların yaşam standartlarını yükseltmek ve mahallelere hareket kazandırmak. Bu hareket sayesinde de giren çıkandan çok oluyor, işletme kar etmiş oluyor. Osmanları sevin. Gerçekten güzel insanlardır. Mahallenin gençlerini korumak için üretilirler. Sabahın ilk saatlerinde evden çıkarak esnafları tek tek dolaşıp çaylarını içmek suretiyle aslında mahallede devriye gezerler. Çaylarını içtiği dükkanlara bir iki espri salıp yan dükkana kaçarlar. Amaçları bizim güvenliğimiz. Öğlene kadar devriye gezdikten sonra kahvede babacan geyik muhabbeti yaparak ortamın odak noktası olmayı kolaylıkla başarırlar. Millet gıptayla bakar Osman’a. Öğleden sonra da okuldan dönen öğrencileri kollamak için sokakta dükkan önlerinde taburelerde otururlar. İsteyen olursa tavla oynamaktan hiç çekinmez. Verir üç marsı sıkıştırır kolduk altına tavlayı. Akşam olur eve gider “var mısın yok musun”u izler sonra sıçar sonra yatar. Dediğim gibi amaçları sadece sevilmek. Bir karıncayı bile inciltemez Osman’lar.

1 yorum: